4 Mayıs 2013 Cumartesi

ALLAH



Allah ism-i Şerifi Esmâ-ül Hüsnâ’nın sultânıdır.

Bütün esmaların özelliklerini içerir. O'na mahsus olarak kullanılan özel bir isimdir. Ve biz Müslümanlar; Allah ism-i şerifini, O'nun zâtına işaret ettiği için Namaza “Allâhu Ekber” diyerek başlarız.
Allah ism-i şerîfı îsm-i Azam'dır denilmiştir.[1]

İki Cihan Saadeti İçin Gerekli Sır:


“Ya Allah” diyen bir kimse, Cenab-ı Hakkı bütün isimleriyle, bütün sıfatlarıyla anmış olur. İşte bu hususiyetlerinden dolayı, sayılan Esmâü'l Hüsnâ içinde " ism-i şerifi İsm-i Azam'dır. Onun için şanı büyük, bereketi daha bol, feyzi ve inayeti daha süreklidir. Bu sebepten bu ism-i şerîf daima; âşıkların gıdası, sâdıkların nevası olagelmiştir. [2]

Değerli Okuyucuma Sunulan Altın Fırsatlar:


a) İmam-ı Gazali'ye göre Cuma günü bin kere Ya Allah diye okuyanlar evliyalar sınıfına katılırlar.
b) Yine Cuma günü namazdan önce yüz defa “Ya Allah, Ya Hu” diyen kimsenin hayırlı dileği gerçekleşir.
c) Her gün bin defa “Ya Allah “ diyen kimse mesafe katederek temiz bir kalbe, yani Kalb-i Selîm'e erişir.
d) Bir hastaya iki yüz kere okunsa eceli gelmedikçe şifa bulur.
e) Vakit namazlarının sonunda yüz defa “La İlahe İllâ Hû” demeye devam edenler: kalp katılığından, gafletten   ve unutkanlıktan kurtulurlar.
f) Dualarımıza  “Allâhümme” ile başlamak kabulüne işarettir.
g) “Vallâhu Gâlibün Alâ Emrihî” Yusuf süresindeki bu ayeti yetmiş bir defa okumak hayırlı bir işte başarılı olmaya vesiledir. Denenmiştir.[3]

Kişi Sabır İle Bulur Kemali İsm-i Azam'la Değiştirilir mi Hiç Dünya Mali?


Birisi kibâr-ı Evliyadan bir zât-ı şerife derviş olmuş ve uzun müddet o şeyh-i azîze hizmet etmişti. Birgün konuşuyorlarken, hazret-i şeyh, dervişinden bir isteği olup olmadığını sordu. Bundan cesâret alan derviş kendisine İsm-i Azam'ın talim buyurulmasını niyaz etti. Şeyh:
“Kendinde İsm-i Azam'ı öğrenmeye ehliyet görüyor musun?” diye sorunca derviş hiç düşünmeden:
“Evet efendim,” cevabını verdi. Şeyh, bunun üzerine ona:
“Filan yere git, hiç konuşmadan orada otur. Neler görürsen, dönüşünde bana anlat!” Emrini verdi.
Derviş, şeyhinin emrettiği yere gitti, bir müddet oturup çevresine bakındı. Nur yüzlü bir ihtiyarın merkebine odun yüklemiş olduğu halde geldiğini gördü. Tam bu sırada başka bir adam meydana çıktı ve o nur yüzlü ihtiyarın sakalından tutarak dövmeye başladı. Bu yetmiyormuş gibi zavallı ihtiyarın getirdiği odunları da aldı ve gitti.
Bizim derviş geri döndü ve gördüklerini olduğu gibi şeyhine anlattı. Şeyh hazretleri kendisine sordu:
“İsm-i Azam'ı bilseydin, o ihtiyarı döven ve odunlarını alıp giden adama ne yapardın?”
Derviş, hemen cevap verdi:
“O zâlimi helak etmek için okur ve zavallı ihtiyarın odunlarını kendisinden alarak sahibine iade ederdim,” deyince şeyh gülümsedi:
“Senin gibi sabırsız ve merhametsiz birisine ismi A'zam'ı tâlim etmek caiz değildir. Bir merkep ve bir yük odun için, adam öldürülmez. Ey oğul, bilmiş ol ki, ben İsm-i A'zam'ı senin dayak yediğini ve odunlarının elinden alındığını gördüğün zât-ı muhteremden tâlim edip öğrendim.”
“Allah” adın zikredelim evvelâ Vacip oldur cümle işte her kula[4]

4 yorum: