1 Mayıs 2013 Çarşamba

EL-HALÎM



Suçluların cezasını vermeye gücü yettiği halde, onlara yumuşak davranıp cezalarını geriye bırakan. [114]


İki Cihan Saadeti İçin Gerekli Sır:


Hz. İbrahim bir kimseyi isyan ederken gördü.
“Ya Rabbi! Senden utanmayan bu kimseyi helak et” dedi. Cenab-ı Hak onun duasını kabul etti. Bu durum aynen ikinci bir defa daha devam etti. Üçüncüsünde İbrahim a.s, yine bir kimse için dua ettiğinde, Cenabı Hak buyurdu ki:
“Ey İbrahim, her günah işleyeni helak edecek olursam yeryüzünde kimse kalmaz, ben cezalarını ertelerim, ya tövbe ederler affederim, ya da ahirette azab ederim.”

Cenab-ı Hak imhal eder ama ihmal etmez!.. [115]

 

Değerli Okuyucuma Sunulan Altın Fırsatlar:

 

Hz. Musa İle Firavun


a) “Yâ Halım” ism-i şerifini günde altmış sekiz defa okuyanlar rasgele iş yapmaz, ani kararlarla veya düşünmeden bir işe başlamazlar.
b) Kötü bir kimsenin yanına girerken bu ism-i şerifi okuyanlara o kimsenin zararı dokunmayacağı gibi o  kimseden iyilik  bile  görebilir. Musa a.s. Firavunun yanına giderken bu ism-i şerifi okumuşlardır.
c) İdareciler, günde seksen sekiz kere bu ism-i şerifi okumaya devam ederlerse başarıları sürekli olur.
d) Halım ism-i şerifi gül suyu ile yazılıp, bu su; esnaf iş yerine, ziraatçılar tarlaya, bahçeye serpseler bereket, bolluk olur. Gemiye serpilse gemi batmaktan kurtulur. Eve serpilse tüm kötülüklerden emniyette olur. [116]

Herkes Kendisine Yakışanı Yaparsa...


Bir kişinin eşeği çamura batmıştı. Bu kaygı ile adamcağız Çok müteessir oluyordu. Eşeğin çamura battığı yer kırdı. Yağmurlar yağıyor, seller akıyor, soğuk yeller esiyor, karanlık her yana eteğini sarkıtmış... Eşekçi bu tasa içinde sabaha dek kötü sözler söyledi, lanetler savurdu, şuna buna sövdü. Dilinden ne dost kurtuldu, ne düşman, ne ahali kurtuldu, ne de sultan.
Adam böyle sövüp saymakta, küfürler savurmakta iken, olacak ya, padişah oradan geçti, adamın uygunsuz sözlerini işitince ne dinleyebildi, ne de cevap verebildi. Fakat kızdı;
“eşeğin çamura batmışsa benim suçum ne? Ben batırmadım ya. Benden ne istiyor, bana niçin sövüyor?” dedi. Maiyetindekilerden biri padişaha:
“Padişahım, boynunu vurdurun! Dünyadan nam ve nişanı kalksın.” dedi.
Büyük padişah düşündü, taşındı, baktı gördü ki adam mihnet içinde bunalmış, eşeği çamura batmıştır. Zavallı adamın haline acıdı. Uygunsuz, yolsuz küfürlerinden kabaran öfkesini yuttu. Tuttu, ona altın verdi, at verdi, kürklü kaftan verdi.
Öfke zamanında merhamet ne güzel şeydir.
Birisi o ihtiyara:
“Ey akılsız ihtiyar, ölümden nasıl kurtuldun, hayretteyim.” dedi.
İhtiyar şöyle cevap verdi:
“Sus, ben o sırada dertli idim, kendime malik değildim. Bana yakışan şeyi yaptım. Padişaha gelince, o da kendisine yakışan ihsan ve inamı yaptı.[117]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder